5 Ağustos 2014 Salı

Taare Zameen Par (Her Çocuk Özeldir)


Orjinal Adı: “Taare Zameen Par"
Yapımcı Ülke (Country): Hindistan
Yapım Yılı ve Gösterim Tarihi: 21 Aralık 2007
Türü: Dram, Komedi
Yönetmen: Aamir Khan
Senarist: Amole Gupte
Başrollerde: Darsheel Safary, Aamir Khan, Tanay Chheda
Süresi: 165 dakika
IMDB Puanı: 8.5
Benim Puanım: 10


"Whatever we see, we believe it's there ... and whatever we don't see, we believe it's not there ... but sometimes whatever we see, it's not there ... and whatever we can't see, it's there"
"Bazen gördüğümüz şey, orada olduğuna inandığımız şey... ve bazen görmediğimiz şey, orada olmadığına inandığımız şey... ama bazen gördüğümüz şey, orada olmayan şey... ve bazen görmediğimiz, orada olan"
Hindistan yapımı filmler ne kadar uzun olursa olsun, sıkılmadan izleyebiliyorsunuz. Her bölümünde, kalbinizin en derinliklerine dokunan cümleler, olaylar, kişiler öylesine güzel işleniyor ki, o sürenin nasıl geçtiği konusunda bir fikriniz bile olmuyor. Tabi bir de bu filmlerde Aamir Khan oynuyorsa ve yönetiyorsa, yeme de yanında yat. Bir arkadaşım evinden kalırken, onun bilgisayarında rastladım bu filme. Evde yalnızdım, film İngilizce değildi ve altyazı yoktu. Birkaç dakika altyazısız izledim neler oluyor diye ve o birkaç dakika bana altyazı indirip filmin tamamını izlememe neden oldu. Hikayeler o kadar güzel işleniyor ki bu Hint filmlerinde, My Name is Khan da vardı ve izlerken, bitmesin, ben bunu daha izlemeye devam ederim dedirtiyordu insana. Ya da yine Aamir Khan'ın başrolde oynadığı ve çoğumuzun aşina olduğu "3 Idiot". Bu film de tıpkı onun gibi. Araya sıkıştırılan müzikaller, süslenmiş cupcake'ler üzerine yapılan son rötuşlar gibi.

Eğitim sistemini, bu sistemin çocuklar üzerinde etkisinin nasıl olduğunu çok güzel işleyen bir film. Çocuğum doktor olsun, mühendis olsun kafası ile, onları bir yarış atı misali çalıştıran ve kendi alanları olmadığı noktalarda başarısız oldukları için onları suçlayan ailelere bir ders niteliği taşıyor film. Yazmanın, çizmenin, fotoğraf çekmenin, bir şeyler tasarlamanın değersiz görüldüğü, "ileride bu çocuk ne yapacak, matematik öğrensin, ekmek parası kazansın, garanti meslekler bunlar" ifadeleri ağızlarında dökülmeyen velilerin, çocukları dersler konusunda zorlamasını anlatan bir film. Oysa filmde de dediği gibi, her çocuk farklıdır. Her çocuğun öğrenme süresi farklıdır, öğrenme şekli farklıdır. Bunlara sabır gösteren öğretmenler ve veliler yetiştirilmeli, çocuklara kısa sürede bir şeyler öğretmeye çalışmak dışında.

Filmde, Ishaan adında, okuma ve yazma konusunda güçlük çeken, çünkü ne zaman harflere ve sayılara baksa onların dans ettiğini, hareket ettiklerini gören üçüncü sınıfta okuyan bir çocuk var. Üçüncü sınıfta olmasına rağmen sınıfta kalıp, tüm derslerden düşük not alan bir çocuk. Buna rağmen resim çizmeye bayılan ve hayal gücü fazlasıyla gelişmiş bir çocuk. Ailesi, bu başarısızlığını, çocuğun suçu kabullenip onu yatılı bir okula gönderir. Ailesinden ayrılmak istemeyen Ishaan ilk günlerinde çok zorlanır bu okulda. Dokuz yaşında, küçük bir çocuk, okuma yazma bilmeyen, günlük rutinleri bile yerine getirmekte zorlanan bir çocuk. Bir süre sonra bu okulda da tutunamaz. Kendini resimden bile soyutlar ve artık depresyonda bir hayat yaşamaya başlar. Ta ki, yeni resim öğretmenleri okula gelene kadar. Bu öğretmen Ishaan'daki durumu anlar ve bunu ailesine anlatır. Bunu anlattığı kısım o kadar güzel ki! Ishaan'ın babasına üzerinde Çince yazıların bulunduğu bir oyun kabı verir ve okumasını ister, okuyamadığında ise ona kızar ama adam "Bunu anlayamam, bilmiyorum ben Çince" der. Bunun üzerine resim hocası, "Ishaan da böyle hissediyor işte, harfleri, kelimeleri bilmiyor. Bu yüzden okuyamıyor" Çok güzeldi bu sahne! :( Ardından Ishaan'ı kendisi eğitmeye başlıyor.

Ben böyle devam edersem filmi anlatacağım! Susuyorum, hoş filmde spoiler verecek bir nokta olduğunu düşünmüyorum ama yine de belki istemeyenleriniz olabilir. Kısacası, en kısa zamanda izlemeniz gereken bir film kendisi. Gerçekten duygu karmaşası içerisinde izledim. Bir yandan mutlu olurken diğer yandan üzülüyorsun filmi izlerken. O zaman keyifli izlemeler size.



FRAGMAN



3 Ağustos 2014 Pazar

The Perks of Being a Wallflower


Orjinal Adı: “The Perks of Being a Wallflower"
Yapımcı Ülke (Country): USA
Yapım Yılı ve Gösterim Tarihi: 12 Ekim 2012
Türü: Romantik , Dram, Gençlik
Yönetmen: Stephen Chbosky
Senarist: Stephen Chbosky
Başrollerde: Emma Watson, Logan Lerman, Ezra Miller
Süresi: 102 dakika
IMDB Puanı: 8.1
Benim Puanım: 10

“We accept the love we think we deserve.”
Sanırım ilk on puan verdiğim film bu. Hemen, "aman canım hiç mi eksiği yok bu filmin de on verdin" demeyin. Elim ondan aşağısına gitmedi. Lise zamanlarında okumuştum bu filmin kitabını. Henüz on altı yaşında olan ben kitaptaki karakter ile o kadar kendimi birleştirmiştim ki son sayfalarını haftalarca okumadım bitmesin diye. Hiç böyle bir şey yaptınız mı bilmem ama bitecek olması hissi üzüyordu. Hatta Charlie'nin yazdığı mektuplara ben cevap verdim. Birçok kitaba yaptım ben bunu, bitmesin diye bir köşeye koyup okumadım. Tıpkı Friends dizisinde Joey'nin okuduğu the shining kitabından korkması üzerine onu buzdolabına koyup dondurması gibi. Ardından kitabın film haline getirileceğini duyduğumda büyük bir sevinç, ardından kim oynayacak acaba diye bir merak başladı. Çünkü bu kadar çok sevdiğim bir kitabın, iyi oyunculuğu olmayan insanlarca oynanmasını kaldıramazdım. Oyuncu kadrosu açıklandığında fazlasıyla sevindim. Logan, Charlie için mükemmel bir oyuncu olacaktı ve Emma, ah o Emma, Ezra! Sanırım bu kadro gibi bir kadro bu film için oluşturulamazdı. Daha önceki Stuck in Love film değerlendirmemde, Logan'ın oyunculuğu hakkında birkaç bir şey yazmıştım okumak isterseniz oraya bakabilirsiniz.

The Samples - Could it Be Another Change ile açılış yaptı film. Mükemmel bir soundtrack! Ardından gelen daktilo sesleri ve Charlie (Logan)'nin yazdığı mektup. “I am writing to you because she said you listen and understand and didn't try to sleep with that person at that party even though you could have.” Just Perfect! Bazı filmler sizin hayatınızda, diğer insanların hayatlarında bıraktığı izden farklı izler bırakır. Tıpkı birisine aşık olmak gibi. Senin arkadaşın için o kişi diğer insanlardan farksızken, senin için o her şeydir. The Perks of Being a Wallflower da sanırım benim için o olacak filmlerden birisi. Kimisi buna fazla çocuksu bakabilir ama herkes shawshank redemption sevecek değil değil mi?

Kitaptan uyarlaması güzel olan bir filmdi ancak tabi kitabı okumanızı tavsiye ederim çünkü bazı kitapta olan sahneler, filme koyulmamıştı. (Hepsini nasıl koymalarını bekliyorsun Mehmet?) Buraya kadar filmi nasıl sevdiğimden bahsettim, sanırım artık bunu kesip filmin konusundan biraz bahsetmemi isteyeceksiniz. Film, liseye giden Charlie adında bir karakterin başından geçen bir yılı anlatıyor. En yakın arkadaşının intihar etmesi sonucu tamamen içine kapanan Charlie, sınıfı geçemediği için tekrar aynı dersi alan, üst sınıf öğrencisi olan Patrick ile tanışır. Ardından Partick'in üvey kardeşi Sam ile... Ve ona aşık olur, ancak Sam için durumlar pek de aynı değildir. Film her ne kadar lise zamanlarında geçse de size mutlaka bir noktada dokunuyor. Hepimiz o dönemlerden geçtik çünkü, ilk aşk, ilk öpüşme, ilkler. Lise benim için ise ayrıydı. Şu an çevremde olan neredeyse bütün insanlar bir daha liseye dönmek istemediklerini söylüyor. Oysa bana tekrar şans verilse geçmişe dönmeye dair, seçeceğim ilk ve tek yıllar lise yılları olurdu. O zamandaki arkadaşlıklar, ilişkiler, her şey daha samimi ve daha gerçekçi. Ancak üniversite öyle değil. Filmde de dediği gibi.
“Things change. And friends leave. Life doesn't stop for anybody.”
Beni en çok üzen noktada bu, hayatı geçmişten ibaret düşünmem. Ama Charlie'nin dediği gibi, hayat hiç kimse için durmaz. Bizim de durmamamız lazım. Bu arada filmin soundtrack'inin mükemmelliğinden bahsetmiş miydim!? The Smiths var, sanırım daha fazla söze gerek yok. Filmde çalan şarkıları dinlediğinizde Charlie'nin de dediği gibi “And in that moment, I swear we were infinite.” çünkü notalar sizi sonsuz hissetmeye davet edercesine sıralanmış.

Eğer ileride çocuklarım olursa ve bir şeyler için üzülürler ise, onlara üzülmemeleri gerektiğini, çünkü Afrika'da onlardan daha zor durumda olan kişilerin olduğunu söylemeyeceğim. Çünkü bu, onların üzülüyor oluşunu değiştirmeyecek. Aksine onları daha fazla üzecek belki. Bu onların sahip olduğu acıyı değiştirmeyecek.

Bu film hakkında uzun uzun konuşabilirim ama sadece şunu bilin, gidin izleyin, pişman olmayacaksınız.

Gitmeden kitapta geçen şu güzel şiiri bırakacağım buraya. Not defterime de yazmıştım bunu.

“Once on a yellow piece of paper with green lines
he wrote a poem
And he called it
"Chops" because that was the name of his dog
And that's what it was all about
And his teacher gave him an A and a gold star
And his mother hung it on the kitchen door and read it to his aunts
That was the year Father Tracy took all the kids to the zoo
And he let them sing on the bus
And his little sister was born with tiny toenails and no hair
And his mother and father kissed a lot
And the girl around the corner sent him a Valentine signed with a row of X's and he had to ask his father what the X's meant
And his father always tucked him in bed at night
And was always there to do it
Once on a piece of white paper with blue lines he wrote a poem
And he called it "Autumn" because that was the name of the season
And that's what it was all about
And his teacher gave him an A and asked him to write more clearly
And his mother never hung it on the kitchen door because of its new paint
And the kids told him that Father Tracy smoked cigars
And left butts on the pews
And sometimes they would burn holes
That was the year his sister got glasses with thick lenses and black frames
And the girl around the corner laughed when he asked her to go see Santa Claus
And the kids told him why his mother and father kissed a lot
And his father never tucked him in bed at night
And his father got mad when he cried for him to do it.
Once on a paper torn from his notebook he wrote a poem
And he called it "Innocence:
A Question" because that was the question about his girl
And that's what it was all about
And his professor gave him an A and a strange steady look
And his mother never hung it on the kitchen door because he never showed her
That was the year that Father Tracy died
And he forgot how the end of the Apostle's Creed went
And he caught his sister making out on the back porch
And his mother and father never kissed or even talked
And the girl around the corner wore too much makeup
That made him cough when he kissed her but he kissed her anyway because that was the thing to do
And at three a.m. he tucked himself into bed his father snoring soundly
That's why on the back of a brown paper bag he tried another poem
And he called it "Absolutely Nothing"
Because that's what it was really all about
And he gave himself an A and a slash on each damned wrist
And he hung it on the bathroom door because this time he didn't think he could reach the kitchen.”

Sevdiğim Cümleler:

  • “We accept the love we think we deserve.”
  • “And in that moment, I swear we were infinite.”
  • “I would die for you. But I won't live for you.”
  • “Enjoy it. Because it's happening.”
  • “This moment will just be another story someday.” 


Fragman: 



Yorumlar