26 Ekim 2016 Çarşamba

PEKİ YA SEN? İçe Dönük vs Dışa Dönük

PEKİ YA SEN? İçe Dönük vs Dışa Dönük

Merhaba.
Benim adım Mehmet ve ben bir içe dönüğüm.

Toplumda yanlış bir algı var içe dönüklük konusunda. Utangaçlık, asosyallik ile benzer yönleri olsa da içe dönük olmanın, aslında çok ayrı noktalar. Kaygı, korku, utangaçlık, asosyallik psikolojik bir rahatsızlığın belirtileri ve sonuçları olarak kabul edilir ve anksiyete olarak isimlendirilir ve tedavisi yapılabilir. İçe dönük olmak ise (İngilizce terimi "personal trait") yani kişiliğin bir parçası olarak kabul edilir ve tedaviye gerek yoktur. Bu terimin tersi olan dışa dönüklük de kişiliğin bir parçasıdır ve her insan bu ikisinden birine daha yatkın olur.

Ve evet, ben içe dönüğüm.

İçe dönük insanların beyninde sürekli bir tetikleme, bir uyarı, bir bilgi alış verişi mevcuttur. Normal bir insan beynine göre daha fazla mesai yaparlar. Tabi bu onları her durumda daha zeki ya da daha aptal yapmaz. Olayları derinlemesine irdelerler. İçe dönük insanları sürekli bir şey düşünüyor ya da hayal ediyor olarak görebilirsiniz. Bir partide köşeye çekilmiş ve kendi halinde olarak görebilirsiniz. Bunun nedeni, beyinde dönen hareketliliğin dışarıdaki dikkat dağıtan etkenlere kendini kapatmasıdır. Dışarıdaki hareketlilik sanki onların enerjisini emiyor ve yoruyor gibidir. Bir içe dönük küçük arkadaş topluluğunda daha konuşkandır. Ancak grup büyüdükçe ve arkaya yüksek bir müzik geldikçe, içe dönük kişiyi bir köşeye çekilmiş olarak bulursunuz. Ekstrem olaylardan kaçınırlar genelde. Sakinliği tercih ederler ya da çoğu zaman yalnızlığı.

YALNIZ OLMAM ÜZGÜN OLDUĞUM ANLAMINA GELMEZ.

Sadece yalnız olmayı daha çok sevdiğim anlamına gelir. Tek başıma sinemaya gitmeyi severim, diğer insanların gözlerini üzerimde hissetsem bile. Tek başıma alışverişe çıkmasını, kitapçıya gitmeyi severim. Tek başıma dışarı çıkıp bir şeyler yemeyi, yolculuk yapmasını severim. Kitabımı okumayı ve müzik dinlemeyi. Kulaklığım genelde takılı olur ve bunu diğerlerine "Benimle konuşma" mesajını vermek için kullanırım. Ben kendimle mutluyum çünkü ya da küçük grup arkadaşlarımla. Bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda.

Ben tahmin ediyorum ki beni takip eden insanların çoğu içe dönük kişiler. Bazı mesajlar alıyorum çünkü, "Arkadaşlarım bana asosyal diyor ama ben kendi başıma vakit geçirmeyi seviyorum, kitabımı okuyup, film izleyip, küçük yürüyüşler yapmak istiyorum. Partileri sevmiyorum. Kalabalık ortamlar beni korkutuyor ve yeni insanlarla tanışırken zorlanıyorum" diye. Çünkü birbirimizi daha iyi anlayabiliyoruz. Herhangi bir dışa dönük insan, bizi garip ya da asosyal olarak nitelendirebiliyor. Ama bu yanlış bir algı! Böyle bir ifade oluşmasında sanırım neden şu, dünyada bir kariyere sahip olmak istiyorsan daha dışa dönük olmalısın, bir işe atılmalı, yeni insanlarla tanışmalı ve kontak kurmalısın. Ancak şu yönden baktığımız zaman bu ifadeyi çürütüyoruz. Dünyaya yön veren çoğu büyük insan içe dönüktü. Albert Einstein, J.K. Rowling, Mahatma Gandhi, Shakespeare bunların hepsi dünyaya yön veren insanlar ve hepsi birer içe dönüktü. 

İçe Dönük olmaktan korkmayın. Olduğun kişi garip birisi değil ve bu halinle bile mükemmel işler başarabilirsin.

Peki ya sen?

1 Mart 2016 Salı

Bir romanın en ilgi çekici, merak uyandırıcı giriş cümlesini yazsaydınız bu ne olurdu?


Bir kitabı alacağım zaman yaptığım ilk şey, arkasını çevirip okumak olur, ardından sayfaları hızlıca çeviririm sonuna kadar. Daha sonra ilk sayfanın ilk cümlesini, hikayeye başlangıç noktasını okurum. Kimi kitaplar, gerçekten ilk cümlede seni çeken ve okuma isteği uyandıran kitaplar olur, kimileri ise "Soğuk bir kış günüydü, şöminede ateşin sesi, ocağın üzerinde kaynayan çayın sesine karışmıştı" gibi sıradan cümleler ile başlar.

Size, yazı yazmayı seven insanlara, meydan okumak istiyorum, bana bir romanın en ilgi çekici, merak uyandırıcı giriş cümlesini yazsaydınız bu ne olurdu?

Ben başlıyorum. "Teorik olarak, gök kuşakları çember şeklinde oluşurlar ama bizler yeryüzünden sadece üst yarısını görüyoruz, peki ya diğer yarısında neler olduğunu bilmek ister misin?"

Şubat Ayı Film Arşivi

            Şubat ayına bugün veda ettik ve ben bu ay tam yirmi sekiz film izledim. Evet, bu kadar zamanı nereden buluyorsun diye sorabilirsiniz. Uykudan fedakarlık diyelim. Eğer bu sektör içinde çalışmak istiyorsam ve kendime bu sektör içinde bir yer edinmenin hayalini kuruyorsam, kimlerle karşı karşıya kalacağımı bilmem gerekiyor sanırım. Bu aslında bazen beni tedirgin ediyor. Kitap okumayı da seven biriyim ama okuduğum kitapların benim üslubumu değiştireceğinden ve kendi üslubumu bulamayacağımdan tedirgin oluyorum. Sinema konusunda da aynı düşüncelerim var ama hey, ben böyle düşünüyorum diye gerçek olacak değil.

Bu ay izlediğim filmleri sizlerle de paylaşmak istedim. Filmleri izleme sırama göre paylaşacağım. Hepsini, izlemeniz için gönül rahatlığı ile önerebilirim. Şubatın başından sonuna kadar izlediğim filmler:

Ender's Game

Ender's Game
Uzay filmleri hoşunuza gidiyorsa bu filmi de seveceğinize eminim. 2070 yılında geçen fütüristik bir film. Zeki çocukların, Dünyayı kurtarmak için eğitildikleri ve bu süre içinde geçirdikleri günleri anlatan bir film.

“Eğer denersen ve kaybedersek, bu senin suçun olmaz; ama denemez isen ve kaybedersek, bu tamamen senin suçun olur.”




Pan (2015)

Pan (2015)
Benim dinlemeyi en çok sevdiğim hikayelerden birisiydi Peter Pan ve bu zamana kadar birçok versiyonunu izledim ekranlar da. Bu yapım da gayet hoşuma gitti. Ayrıca Levi Millar (Peter Pan) bana James McAvoy'un küçüklüğünü hatırlatıyor. Birbirine benziyorlar. 



The Martian

The Martian
The Martian filmi ile ilgili uzun yazımı okumak için buraya tıklayabilirsiniz. Ancak uyarmalıyım, film ile ilgili ipuçları veriyor, bu yüzden dikkat edin. Uzay ile ilgili filmleri çok seviyorum. Son zamanlarda Gravity olsun Interstellar olsun beyaz perdede artan bilim kurgu ve uzay filmleri sinema sektöründe de hak ettiği yeri yavaş yavaş alıyor. Ayrıca teknolojinin gelişmesi, gelecekte ne gibi sorunlarla karşılaşabileceğimiz ve bunları nasıl çözebileceğimiz konusunda önceden düşünmemize yardımcı oluyor bu gibi filmler. 



Room
Room 2015
Gerçek bir hikayeden kitaba, ardından da filme uyarlanan bir yaşam öyküsü. Tüm dünyan tek bir odadan ibaret olsa, ne hissederdin? Kesinlikle mükemmel bir film. Kurgu ve müzikler de en az filmin konusu kadar ilgi çekici. Ayrıca baş rol oyuncusu Brie, 2016 Akademi Ödüllerinde En iyi Kadın Oyuncu ödülünün sahibi oldu. Hak ediyor.


The Intern

The Intern
60 yaşında bir iş yerinde stajyer olarak çalışmaya başladığınızı düşünün ve zamanla sadece stajyer değil, insanların dertlerine ortak olan ve onlara yardım eden birisi ve herkesin aradığı insan olduğunuzu düşünün. Kimi zamanğlenceli, kimi zaman komik, kimi zaman hüzünlü, baş rollerini Anne Hathaway ve Robert De Niro'nun paylaştığı güzel bir film.





    Lost in Translation
    Lost in Translation

    Sadece iki kelime: Scarlett Johansson









    Spotlight
    Spotlight 2015

    Çocuklara yıllarca tecavüz eden kilise sistemi, bunu görmezden gelen insanlar ve yaşanmış bir hikaye. Mutlaka izlenmesi gereken mükemmel bir film. Ayrıca 88. Akademi Ödüllerinde en iyi film dalında Oscar aldı Spotlight filmi.


    Steve Jobs

    Steve Jobs
    Steve Jobs'ı sevmiyorum aslında. Ancak film hakkını verecek derecede güzel hazırlanmış. Steve Jobs sevmeme nedenime gelirsek, toplumda olan yanlış bir algı sonucu dışa dönük insanların, içe dönük insanlardan daha başarılı olabileceği aşılanıyor insanlara. Ancak Apple Bilgisayarı ilk icat eden kişi Steve Vozniak ve biz onunla ilgili ne bir kitap ne bir film görüyoruz. Bu filmi sevmeme nedenim, yine içe dönük insanlara ön yargı ile yaklaşıp, başarılı olmak için dışa dönük olmalı felsefesini aşılaması.


    Ferris Bueller's Day Off

    Ferris Bueller's Day Off
    En sevdiğim filmlerden kendini, bu zamana kadar birçok kez izledim ve bu ay tekrar izlemeye karar verdim. Liseye giden Ferris adında birgencin, okulu kırdığı ve bir gün boyunca arkadaşları ile yaşadığı şeyleri konu alan bir film.



    Amy

    Amy
    Ah Amy, sen dile getirdin ama insanlar dinlemedi ve sen şimdi cennette söylüyorsun şarkılarını. EN sevdiğim Jazz sanatçılarından biri olan Amy’nin hayatını anlatan, gerçek kamera görüntülerinden hazırlanmış belgesel tadında bir film. Ün ve şöhretin, alkol ve uyuşturucunun insanı nasıl bir sona götürdüğünü üzülerek görebildiğiniz bir film.

    Grease Live (2016)

    Grease sevdiğim müzikallerden birisi ve 2016 yılında CANLI yayın olarak yapılan Grease mükemmeldi! Kesinlikle izlemenizi öneriyorum ve yayının canlı yapıldığını unutmadan.

    Kill Bill
    Kill Bill
    Pek fazla söze gerek yok bence.
    Kill Bill 2



    Into the Night


    Into the Wild
    Üniversiteyi bitiren ve varlıklı bir aileden gelen biri, hayattaki tüm maddi şeylerden vazgeçip hayatını doğada devam etmeye karar verir ve iki sene içinde başından geçen, yolda karşılaştığı insanlarla olan maceralarını anlatan güzel bir film.



    Before We Go


    Before We Go
    Eğlenceli bir romantik komedi. Aslında romantik denemez, New York’ta şans eseri karşılaşan iki kişinin bir gece boyunca yaptıklarını konu alan, yönetmenliğini yine Chris Evans’ın yaptığı hoş bir film.

    Deadpool


    Deadpool
    Bazı süper kahramanlar diğerlerinden daha süper! Son zamanlarda bu filmde güldüğüm kadar güldüğümü hatırlamıyorum. Diğer süper kahraman filmlerine oranla daha az bütçe ile çekildiği göz önüne alınınca. Mükemmel bir yapım olmuş.



    Dark shadows


    Fathers and Daugthers

    Dark Shadows





    Never Let Me Go
    Never Let Me Go

    Hayatları tek bir amaç üzerine kurulu insanlar, organ bağışlamak ve ölüme göz yummak. Onların diğer insanlardan farklı olmadığını gösteren, hüzünlü bir film.

    Breakfast at Tiffany’s
    Breakfast at Tiffany's


    Yine en sevdiğim filmlerden birisi! Defalarca izledim ve izlerim. Hayatını New York'ta zengin insanlarla takılarak geçiren ve bu şekilde para kazanan bir kadının üst kata taşınan komşusu ile tanışması sonucu hayatının nasıl değiştiğini anlatan güzel bir film.




    Kick-Ass
    Kick-Ass

    Kick-Ass 2

    Fahrenheit 9/11


    Playing It Cool

    Playing It Cool

    About Time

    Lemonade Mouth

    Good Will Hunting                                            


    Good Will Hunting
    Uzun yıllar boyu izlemeyi ertelediğim bir filmdi kendisi ve izledikten sonra mükemmel bir yapım olduğuna karar verdim. Hayatını en yakın üç arkadaşı ile birlikte o işten bu işe geçiren ve doğuştan inanılmaz zeki bir gencin, yaşamını ne yönde çizeceğini bilmedi zamanlarda başından geçen olayları anlatan harika bir film.


       The Dressmaker

    Dressmaker
    Kate Winslet'in baş rolünde olduğu Dressmaker, küçük bir kasabada, bir avuç insan arasında geçen olayları anlatmakta. Yıllar önce ölen bir çocuk, onu öldürmekle suçlanan ve kasabadan gönderilen başka bir çocuk yıllar sonra tekrar kasabaya dönüp, işin gerçeğini anlamaya çalışır. Komedi unsurlarının da ağır bastığı filmi izlemenizi mutlaka öneririm.




    Sizler bu filmlerin hangilerini izlediniz, hangileri favoriniz ve hangi filmleri izlememi önerirsiniz aşağıya yorum olarak yazarsanız mutlu olurum.

    Bir sonraki yazıda görüşmek üzere :)

    29 Şubat 2016 Pazartesi

    88. Akademi Ödülleri (OSCAR) Değerlendirmesi

    Uzun süredir yazı paylaşamıyordum ne yazık ki, ancak geri dönüş yapmaya karar verdim.

    Dün (Türkiye saati ile) gece, 88'incisi düzenlenen Oscar Ödül töreninde ödüller sahiplerini buldu. Kimi sonuçlar bizleri şaşırtmasa da kimi sonuçlar "Ne alaka?" sorusunu kafalara getirdi. The Martian, The Revenant, Spotlight, Room, Mad Max: Fury Road gibi mükemmel filmlerden, Leonardo DiCaprio, Matt Damon, Eddie Redmayne, Brie Larson, Cate Blanchett, Christian Bale, Alicia Vikander, Rachel McAdams gibi mükemmel oyunculara kadar her şey, tüm dünyadaki sinema severleri ekran başına toplamaya yetti. Sözü daha fazla uzatmadan Oscar Ödül Töreninde neler yaşandığına bir göz atalım.

    Jacob Tremblay (Photo Credit - zimbio)
    Kırmızı halı yine birbirinden güzel, birbirinden yakışıklı oyuncuların mini röportajları ile fazlasıyla hareketliydi. Ama benim için gecenin favori oyuncusu, henüz dokuz yaşında olan ve Room filminde mükemmel bir oyunculuk sergileyen Jacob Tremblay'dı. Oyunculuğunun yanı sıra, büyümüş de küçülmüş konuşması güzel bir renk kattı ödül törenine.



    Kıyafetler ve moda üzerine konuşmayacağım ama kırmızı halıda ilgimi çeken ve beğendiğim kıyafetler şunlardı:

    Lady Gaga and Taylor Kinney
    Charlize Theron
    Olivia Wilde and Jason Sudeikis


    Julianne Moore
    Rooney Mara
    Brie Larson

    Bu yıl, son yıllarda alışık olduğumuz açılışlardan biraz daha farklı bir açılışla karşı karşıyaydık. Neil Patrick Harris olsun Hugh Jackman olsun Ellen Degeneres olsun müzikal yönleri biraz daha ön plana çıkarırken bu yıl, Hollywood ve genel olarak film sektöründe, Akademide siyahi oyuncuların gereken ilgiyi görmediklerini şakayla karışık bir üslup ile dile getiren Chris Rock sahne aldı. Açıkçası bana göre bu yıl Chris Rock'ın sunuculuk yapmasındaki tek neden, adaylar arasında hiçbir siyahi insanın olmayışıydı. Bir nebze de olsa bu kapatılmaya çalışılmış gibiydi. #OscarSoWhite hashtag'i twitter üzerinde birçok tweet aldı. Gecenin, en çok güldüğüm noktası, seyircilerin, Chris Rock'ın yaptığı esprilere gülüp gülmemekte, alkışlayıp alkışlamamakta kararsız kalmalarıydı. Herkesin yüzünde bir garip ifade, ne yapacaklarını bilemeden, rahatsız olmuş bir biçimde izlediler. Irkçılık gibi sınırları ince çizgilerle çizilmiş bir konuda ve Amerika'nın tarihine baktığımızda, seyircilerin bu duruşlarını garip karşılamamak gerekiyor aslında.

    Lady Gaga singing Til It Happens To You at Oscar 2016
    Geceye damgasını vuran olaylardan birisi Lady Gaga'nın canlı olarak söylediği Til It Happens To You (film THE HUNTING GROUND) şarkısı oldu. Bir zamanlar tacize uğradığı söyleyen ve tacize uğrayan insanlara olan desteğini dile getiren Lady Gaga, bana göre mükemmel bir gösteri sergiledi. Açıkçası bu kadının albüm kayıtlarından çok canlı ve akustik performanslarını beğeniyorum. Sesi güçlü biri ve başka bir şeye ihtiyacı yok. Lady Gaga'nın bu performansından sonra en iyi şarkı ödülünü alamaması ve onun yerine Sam Smith'in alması sosyal medyayı ayağa kaldırdı diyebilirim. O ödülü Ladı Gaga'nın hak ettiğini ve Sam'in ödülü ona ithaf etmesi gerektiğini söyleyenlerin sayısı epey bir fazlaydı. Üstelik Sam Smith'in ilk kez Oscar alan açık eş cinsel bir erkek olduğunu dile getirmesi de tepki aldı. Çünkü Stephen Sondheim olsun, Elton John olsun Lance Black olsun daha önceleri Oscar alan eş cinseller arasındaydı ve Sam'in bunları bilmeden konuşması komik bir durumu ortaya çıkardı.
    Sam, ödevini yap da gel bir daha ki sefere.

    EN KOMİK TWEET OSCAR'I GOES TO

    Minions, R2D2 ve Toy Story karakterleri de ödül töreninde ödül sunan sunucu rolünü üstlendiler.





    Ve 2016 yılınca Oscar kazananların listesi
    Tahminlerimden bazıları tutsa da bazıları beni fazlasıyla şaşırttı.

    En iyi Film
    En iyi Orijinal Senaryo
    Spotlight - Photo Credit Buzzfeed
    Kazanan: Spotlight
    Kilise sisteminde cinsel tacize maruz kalan çocuklar ve buna göz yuman insanları araştıran ve bu çirkinliği ortaya çıkarmayı amaçlayan bir grup gazetecinin başından geçenleri anlatan güzel bir yapım. Ödül töreninde, filmde canlandırılan karakterlerden insanlar da vardı. Ben aslında The Revenant alır diye düşünüyordum. Böyle düşünmemin nedeni, Spotlight filminin direk kilise sistemini hedef alması ve biraz tartışmaya yol açan konusu olmasıydı. Ama yine de kesinlikle hak ettiğini düşünüyorum ödülü.

    En iyi Erkek Oyuncu

    Leonardo DiCaprio - The Revenant 2015
    Kazanan: Leonardo DiCaprio
    SONUNDA! Yıllardır beklenen şey sonunda gerçekleşti. Türkiye saatine göre sabah saat altı buçuk gibi Leo hak ettiği Oscar'ı sonunda eline aldı. Her ne kadar Oscar almasa da, Oscar'lık bir oyuncu olduğu herkes tarafından kabul edilmişti zaten ve Oscar Töreni denildiği zaman akla gelen ilk şeydi Leo. Ama artık somut bir belgesi de var elinde. Mükemmel oyunculuğu için tebrik etmekten başka bir şey de kalmıyor bize. 

    En iyi Kadın Oyuncu

    Brie Larson - Room 2015
    Kazanan: Brie Larson, Room
    Bu yıl yeni yüzleri fazlasıyla gördük Oscar sahnesinde. Brie de onlardan biri. Benim tahminlerimden birisiydi ve zaten Oscar alacağı kesin gibi bir şeydi. Kendi de Oscar kazandığını duyunca pek şaşırmış gibi yapmadan sahneye çıkıp teşekkür listesine başladı. Belki de karşısında bulunan adayların rollerinin o kadar da güçlü olmamasından kaynaklıydı ama yine de aldığı ödülü hak ettiğini düşünüyorum. Room filmi de, gerçek hikayeden esinlenilip yazılan kitaptan uyarlama bir filmdi. 


    En iyi Yönetmen

    The Revenant 
    Kazanan: Alejandro G. Iñárritu, The Revenant
    En iyi film ödülünü alacağını düşündüğüm filmin yönetmeni en iyi yönetmen ödülünü aldı. Bu da yine tahminlerim arasında olan bir filmdi. 







    En iyi Şarkı

    Writing's on the wall
    Kazanan: “Writing’s on the Wall,” Spectre
    Aslında hak ettiğini düşünmüyorum bu ödülü Sam Smith'in. Üstelik Lady Gaga'nın mükemmel performansından ve güçlü şarkısından, verdiği mesajdan sonra Sam Smith'in ödülü olması baya gülünç bir durumdu açıkçası. Üstelik Sam'in Lady Gaga için bir şeyler söylememesi ve Oscar alan tek eş cinsel olduğunu düşünmesi, pek de profesyonelce bir hareket değildi. Yani, insan bir araştırır değil mi Sam?



    En iyi Belgesel

    Amy Winehouse
    Kazanan: AMY
    Amy için çok şeyler yazabilirim ve bu belgeseli izlediğim de, şöhretin bir insanı nasıl yok edebileceğini, o insanın bu yok oluştan çıkmak istemesine rağmen buna izin verilmeyişini kanıtlarla görmek gerçekten üzdü. Sonuna kadar hak ediyor ödülü. Kullanılan videolar, filmin kurgu kısmı ve şarkılar her şey mükemmeldi.
    Rest in Peace Amy


    En iyi Animasyon Filmi

    Inside Out - Joy
    Kazanan: Inside Out
    Kesinlikle ak eden bir filmdi ve geçen yıl izlediğim en iyi animasyon filmiydi. Konusundan, kurgusuna, senaryosundan müziklere her şey mükemmeldi. Ben animasyon filmlerinin çocuklara yönelik olduğunu düşünen kesimden değilim aslında. Hayatı daha iyi anlamaya çalışan büyüklere yönelik yapıldığını savunanlardanım ve yeni animasyonları sabırsızlıkla bekliyorumç


    En iyi Kostüm
    En iyi Prodüksiyon
    En iyi Makyaj
    En iyi Kurgu
    En iyi Ses

    Mad Max: Fury Road
    Kazanan: Mad Max: Fury Road
    Birçok dalda Oscar'ı topladı Mad Max ve bazı kategorilerde neden ödülü aldığını anlayamadım. Mesela En iyi kostüm!? Film boyunca karakterlerin neredeyse hepsi yarı çıplak. Kıyafet yok ki!? Makyaj anlarım ama kıyafet? Oscar? Akademi? Canım iyi misin sen?
    Yine de güzel bir yapım kendisi.




    En iyi Uyarlama Senaryo

    Kazanan: Adam McKay, Charles Randolph, The Big Short












    Kısaca Oscar bu şekilde geçti. Beni en çok etkileyenler Leo'nun Oscar alması, Lady Gaga'nın performansı, şaşırtan Mad Max'in bu kadar çok ödül toplaması, üzen eskisi gibi müzikal açılışın olmayışı. Ama sonuç olarak bir Akademi Ödül Törenini daha geride bıraktık. İzlenecek birçok film, yapılacak birçok Ödül Töreni var daha. Ve eğer planlarım onları yaptığım gibi giderse, iki sene sonra yazımı Oscar'ın gerçekleştiği Hollywood'dan paylaşıyor olacağım :)

    Takipte kalmayı unutmayın. Tekrar yazı yazmaya dönüyorum çünkü. Aşağıya da Oscar'da sizi şaşırtan, sevindiren, üzen şeyler neydi yazarsanız sevinirim.

    Yorumlar