20 Eylül 2014 Cumartesi

Eleştirmek ve Karalamak

Geçenlerde bir yazı okudum. Bir giyim firmasının çıkarmış olduğu reklamı eleştiren bir yazıydı. Aslında eleştirmek kelimesini kullanmak istemiyorum, onun yerine karalamak diyelim. Çünkü yazıyı yazan kişinin yapmayı amaçladığı şeyin bu olduğu seçtiği kelimelerden belli.

Giyim firması Koton. Reklam filmini ise buradan izleyebilirsiniz.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Beynimiz, neyi görmek istersek, onun gerçek olduğuna inandırır bizi ve ülkemizin en büyük sorunlarından birisi her insanın, madalyonun tek tarafına bakması. Bu yüzden kesin yaklaşımların kullanıldığı yazılar bana göre baştan kaybediyor.

Reklam filmi: "O, doğduğunda ağlamadı. Doktora çak yaptı." diyerek başlıyor. Yorumlayan arkadaşımız, konuyu annesine değil de doktora çak yaptı, çünkü işi kimin bitirdiğini biliyordu, uyanık çocuk, cool ya demiş. Ancak şu noktadan bakalım duruma. Normal doğum yapan bir kadının vajinasından (bu kelimenin altına kırmızı çizgi çekti google chrome. Çünkü benim ülkemde vajina demek ayıp) dışarı çıkan bebeği doktor tutuyor ve aşina olduğumuz o popoya şaplağı atacağı sırada bebeğimiz doktora çak yapıyor. Bu durumda annesine çak yapmasını ya da orada bulunan herhangi bir hemşireye çak yapmasını zaten bekleyemeyiz. Çünkü iki ayağından tutulmuş ve baş aşağı bir şekilde sallanıyor biçimde durduruluyor doktor tarafından. Yani burada, çocuğun işi kimin bitirdiğini bilmesi ya da annesine çak yapmaması değil durum. Gayet, şartların gerektirdiği duruma ayak uydurma. Tek fark, normal bir bebek değil. O farklı.

"Yürümeye karar verdiğinde ilk adımını herkes gibi atmak istemedi; ayakkabılarını giydi." Ben bu cümleyi kimseye ihtiyacı olmadığını gösteren bir ifade olarak algılarım. Herkes gibi atmadı adımını, annesinin tutup babasına doğru göndermesi ile değil. Ayakkabılarını giydi (kendisi) ve hayatta bir şeyleri kendisinin yapabileceğine inanarak attı adımını. Çocuk olsa bile inancı vardı bir şeyleri başarabileceğine çünkü ve bunu kanıtladı. Tabi reklamımız giyim firması reklamı olduğu için ayakkabı almak için o mağazaya gitti ailesi ve aldı o ayakkabıyı anlamını çıkarmış yorumlayan. Ancak dediğim gibi, bana göre durum farklı.

"Gezmelerde teyzelerin elini öpüyor, ama centilmence öpüyor." Bizim ufaklık aslında çocuk olmak istemiyor demiş yorumlayan. Benim bu kısımdan anladığım ise geçmişten bu yana gelen kalıplaşmış sözleri ve hareketleri sorgulamak. Körü körüne yapmayıp yeni açılar kazandırmak. Hepimiz zamanında şu sözleri duymuşuzdur: "Ateşle oynama, altını ıslatırsın!" "Kardeşinin üzerinden geçme, cüce kalır" "Kahve içme kararırsın!" "Giysi üzerindeyken söküğünü dikme, nasiplerin bağlanır!" "Yemeğini bitir, yoksa rüyanda peşinden koşar." Bunlar istemsizce yerleşiyor zihnimize ve gerçekler dışında olan hurafelere inançlar çıkıyor ortaya. Ateşle oynamanın zarar vereceğinden, küçüklerin üzerinden atlamanın onlar için zararlı olacağından çünkü üstüne düşebilme ihtimalinin olduğundan, giysiyi üzerinde dikerken yanlışlıkla iğneyi kendine batırabileceğinden söz etmek yerine bu tarz ifadelerle dolu geçti çoğumuzun çocukluğu. Reklam filmindeki çocuk ise bunların farkında. Aslında tüm çocukların olması gerektiği gibi...

"ve okula başladı" kendi yaşıtı bir kıza "yazmak"la suçlanıyor. Burada sadece şunu sormak istiyorum, hangimiz ilkokula yeni başladığımızda bu saf, hoşlanmanın hayatımıza yeni yeni girdiği dönemlerden geçmedik ki? Hangimizin başına gelmedi ki bunlar. Şimdi arkadaşlarımla otururken ve o zamanlar bahsederken, kağıtlara yazılan güzel sözler, çizilen resimlerden konuşuyoruz. Bir kız kardeşim var, şu an dördüncü sınıfa başladı. O ikinci sınıfa giderken sınıf arkadaşlarından birisi bir kız bir erkek el ele tutuşurken çizmiş resmi ve kız kardeşimin masasına bırakmış. Bunun üstüne gidip, o yedi yaşındaki çocuğa "sen ne kadar terbiyesizsin, kız kardeşime mi yazdın sen" demeli? Küçük bir çocuk o daha. Senin o kirli zihnine, kirli düşüncelerine sahip değil. Hayatı yeni öğrenen, o duyguyu belki hayatında ilk kez yaşayan bir çocuk. Ancak bizim ülkemizde bunlar ayıp değil mi? Çocuk ergenlik çağına geldiği zaman ailesi ona cinsel eğitim vermez, neyin ne olduğunu anlatmaz. AYIP! Sonra çocuk bu şekilde büyür ve bunun aslında konuşulmaması gereken bir konu olduğunu sanır.

"Evet, o da koroya katıldı ama daha çok solo takıldı." Yorumlayan arkadaşın yazdığı kelimeleri harfi harfine alıyorum: "Korodakilerden farklı hareketler yapıyor, uyumu bozuyor, ekibi küçük düşürüp kendi öne çıkıyor." Ben bu düşünceye sahip olmaktan korkuyorum. Uyumu bozmak, ekibi küçük düşürmek? Neyden bahsediyorsun sen? Robot yetiştirmiyoruz biz burada, kendini anlayan, kendini anlatmasını bilen bireyler yetiştirmeye çalışıyoruz. Kurulmuş bir düzene uyup onu devam ettirmek değil, o düzende bulunan eksiklikleri anlamak ve ona gerektiği yerde karşı gelmekten bahsediyorum. Sesini yükseltebilmekten bahsediyorum. Ancak yorumlayan kendini seçtiği konuya o kadar kaptırmış ki, burada verilen mesajı bile o yöne çekerek anlatmak istiyor ama söylediği şu cümlenin ne kadar üzücü ve can yakıcı olduğunu fark etmiyor. Hiç kimse aynı değil bu dünyada ve hiçbir zaman da olamaz. Her çocuk özeldir ve her çocuğun kendine ait özellikleri vardır. Onları gruplaştırmak ve yontmak, bir kelebeğin kanatlarını kesmekten farksızdır. Böyle yaparak özgün, orijinal düşüncelere sahip çocukları da eritip yok ediyorlar.

Yazımı bitirmeden bir noktaya daha değinmek istiyorum. Çocukların moda sektöründe kullanılması benim de canımı sıkıyor bazı durumlarda. Yapmacık pozlar ve yedirilmeye çalışan fikirlerin bazıları beni de rahatsız ediyor. ANCAK onları karalayacağım diyerek, yanlış ifadeler kullanmayalım. Yani, karşı gelmek istediğimiz temayı tek amacımız görmeyelim. Madalyonun her iki tarafına da bakalım. Tekrar söylüyorum, biz robot değil, özgün bireyler yetiştirmek istiyoruz!


Teşekkürler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar