10 Mart 2014 Pazartesi

Her


Orjinal Adı: “Her"
Yapımcı Ülke (Country): ABD
Yapım Yılı ve Gösterim Tarihi: 2013 – 14 Şubat 2014 (Türkiye)
Türü: Komedi , Romantik , Dram
Yönetmen: Spike Jonze
Senarist: Spike Jonze
Başrollerde: Joaquin Phoenix, Amy Adams, Scarlett Johansson
Süresi: 126 dakika
IMDB Puanı: 8.6
Benim Puanım: 9.5


"Sometimes I think I have felt everything I'm ever going to feel and from here on out, I'm not going to feel anything new. Just lesser versions of what I've already felt."

"Where the wild things are" "The Wolf of The Wall Street" gibi yapımlardan da tanıdığımız Spike Jonze bu sefer önümüze alışılmışa farklı bakış açısı katan bir romantik film ile geliyor. Tam zamanın belli olmadığı ama mekanlardan ve giyilen kıyafetlerden anlaşılacağı üzere yakın bir gelecekte geçen, bir adam ile bir iletişim sistemi arasındaki "garip" aşkı anlatan, içimizi ısıtan güzel bir film. 2014 Oscar izledikten sonra, ödül alan filmleri tekrar gözden geçirmek, izlemediklerimi izlemek istedim ve ilk sırayı bu sevecen filme verdim. Joaquin'in filmi baştan sonra üstlenmesi ve bana göre performansından en ufak bir şey kaybettirmemesi ödüllerin hakkını verdiğinin büyük kanıtı. Ayrıca Samantha'yı seslendiren Scarlett Johansson fiziği ve sesi ile alamadığı ödülleri sadece sesi ile almış olması takdire şayan. Her neyse bu teknik konuları bir yana bırakıp filmi değerlendirmeye başlayayım.

Bana göre film ilişkiler üzerinde insanları düşündürmeye itiyor. Yani neye aşık oluruz, ne göre aşık oluruz. Aşık olduğumuz şeyde bir kişinin fiziksel özelliklerinin önemi var mı, yoksa sadece onun bize nasıl davrandığına, dünyaya bakış açısına ve düşüncelerine mi aşık oluruz. Saf bir aşk kavramı yatırılmış masaya ve bir adamın bir iletişi sistemine bile aşık olabileceğini anlatmak istemiş film. Çoğu insan bu durumun fazla garip olduğunu düşündüğünü biliyorum ama bana göre garipsenmemesi gereken bir nokta. Tabi, ilişki yaşadığınız kişi ile bir noktadan sonra cinsel tatmine ihtiyaç duyacaksınız ki filmde bunun da bir çaresini buluyor karakter ama genel olarak insan bazen sadece onu anlayacak birini ister. Bazen sadece konuşacak birisini arar. Tıpkı karakterin filmin bir noktasında randevudan döndükten sonra Samantha ile konuşması gibi. (Bu noktada bir şey anlatmak istiyorum. Theodore birisi ile randevuya çıkmıştı. Orada aralarında bir konuşma geçti. kadın Theo'ya, onu bir köpek yavrusuna benzettiğini söylemişti. Ardından peki ben hangi hayvana benziyorum diye sordu Theodore'a. o an Theo cevap vermeden içimden "Tiger" diye geçirdim ardından Theodore'un Tiger demesi filmi bir süre durdurup "Yok Artık!" dememe neden oldu)

Sanırım biraz karışık gittim. Bu noktaya kadar filmi toparlayacak olursam, film yakın gelecekte geçen bir aşk hikayesini ele alıyor. Teknolojinin fazlasıyla geliştiği bir dönemde baş karakter Theodore, boşanmak isteyen eşinin ardından asosyal bir hayat yaşamaya başlar. Yaptığı tek şey, işe gitmek, eve dönmek, müzik dinlemek ve aynı apartmanda oturan bir arkadaşı ile konuşmak. Ardından bir gün, yeni bir işletim sisteminin çıktığını görür. Diğerlerinden farkı bunun bir bilince sahip olması ve tıpkı bir insan gibi, yaşadığı deneyimlerden ders alarak kendini geliştirmesi. Theodore bunlardan birini almaya karar verir. Aldıktan sonra evde ilk açtığında Theodore ve Samantha arasında geçen o muhabbet insanın yüzünde gülümseme oluşmasına neden oluyor. 
Samantha: Is that weird? You think I'm weird?
Theodore: Kind of.
Samantha: Why?
Theodore: Well, you seem like a person but you're just a voice in a computer.
Samantha: I can understand how the limited perspective of an unartificial mind might perceive it that way. You'll get used to it.  
[Theodore laughs] 
Samantha: Was that funny?
Theodore: Yeah.
Samantha: Oh good, I'm funny!
Film ilerledikçe Theodore ve Samantha daha çok birbirlerine bağlanmaya başlarlar. Bu nokta o kadar güzel anlatılmış ki aslında. Şimdiki zamanı ele aldığımızda bile, dışarı çıktığınızda, bir toplu taşıma aracına bindiğinizde insanların yarısında çoğu ellerinde bulunan küçük ekrana kilitlenmiş biçimdeler ki filmde de bunu birçok noktada görebilirsiniz. Hep yalnız gezen insanlar var etrafta. Theodore dışarı çıktığında, kamera diğer insanları gösterdiğinde çoğu Theodore gibi elinde bulunan işletim sistemine kendini bağlamış durumda. 

Film bir noktada "Lars and the Real Girl" ile birbirini tamamlamış. Onda bir beden olup, kişilik yokken, bu filmde bir kişilik var ama beden yok. 

Hani dedim ya çoğu kişi filmdeki adamın insan olmayan bir canlı ile konuşup kendini daha az yalnız hissetmeye çalışmasını tuhaf karşılayabilir ama benim bu noktada filmi tuhaf karşılamamamın nedeni sanırım annemin çiçekleri ya da kuşu ile konuşması, teyzemin köpeği ile konuşması, benim deniz ile konuşmam. Belki ailecek şizofreni teşhisi koyulacak potansiyeldeyiz ama bu, insanın kendi dışında çevresinde yakın hissedeceği canlı cansız bir varlık arayışı içine girmesinden kaynaklı. Filmi izlerken kendi kendime "iyi ki o dönemde yaşamıyorum" dedim zira kendime bir Samantha bulur ve tamamen asosyal bir hayat yaşardım.

Filmin geri kalanını anlatmayacağım fazla spoiler vermemek için ancak sonu gerçekten beni düşünmeye itti. Bir ara Samantha'nın kendini güncelleme kısmında yok oluşu ve Theodore'un buna tepkisi, hayatımda, bir film izlerken hissettiğim en acı sahneydi. Yani tuhaf bir şekilde çok üzgün hissettim. Güzel kurgulanmış bir film ve müzikleri de fazlasıyla sevilesi. Daha fazla yazmayacağım ama mutlaka izlemeniz gerekenler listesine almalısınız bu filmi.

Sevdiğim Cümleler:

  • The past is just a story we tell ourselves.
  • I think anybody who falls in love is a freak. It's a crazy thing to do. It's kind of like a form of socially acceptable insanity.
  • It's like I'm reading a book... and it's a book I deeply love. But I'm reading it slowly now. So the words are really far apart and the spaces between the words are almost infinite. I can still feel you... and the words of our story... but it's in this endless space between the words that I'm finding myself now. It's a place that's not of the physical world. It's where everything else is that I didn't even know existed. I love you so much. But this is where I am now. And this who I am now. And I need you to let me go. As much as I want to, I can't live your book any more.
  • The heart is not like a box that gets filled up; it expands in size the more you love. I'm different from you. This doesn't make me love you any less. It actually makes me love even more.
  • It's how we spend a third of our lives asleep, and maybe that's the time when we feel the most free.
  • Theodore: How many others?
  • Samantha: 641.


Soundtrack


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlar